4 Aralık 2012 Salı

Designing Meetings: KONGRE ENDÜSTRİSİ ve ENTELLEKTÜEL SERMAYE

Designing Meetings: KONGRE ENDÜSTRİSİ ve ENTELLEKTÜEL SERMAYE: Ülkemizde genel olarak, kongre turizmi olarak tarif edilen kongre endüstrisi, oluşum sebeplerini turistik özelliklere değil enteklektüel öze...

KONGRE ENDÜSTRİSİ ve ENTELLEKTÜEL SERMAYE

Ülkemizde genel olarak, kongre turizmi olarak tarif edilen kongre endüstrisi, oluşum sebeplerini turistik özelliklere değil enteklektüel özelliklerine borçludur.
Kongre endüstrisinin bu entelektüel sermaye ihtiyaçı, bu endüstrinin ağırlıklı olarak batı medeniyetlerinde doğmasına ve gelişmesine sebep olmuştur.
Bilim, teknoloji ve sağlıktaki gelişmelere paralel olarak kongreler gelişmeye başlamış ve gerçekleştiği şehirlere turizm katkısı sağlamıştır. Bu katkıyı tarif eden kongre turizmi ifadesi kongrelerin sadece sonuçlarının bir kısmını ifade etmektedir.
Enteklektüel sermaye ile başlayan ve devam eden kongre endüstrisinin en değerli paydaşı ise profesyonel kongre organizasyon (PCO) firmalarıdır. Bu firmalar toplantı düzenleyicilerine beyin güçü ile destek vermektedir. Toplantı, kongre düzenleyiciler ağırlıklı olarak bireylerden değil kendi uzmanlık örgütlerini kurmuş dernek yada vakıflar ile uzun süreli bilgi ve amaç paylaşımına girmek zorundadır. Bir toplantıyı, kongreyi bu nedenle sadece etkili organizatörler yada lojistik destek sağlayıcılar tek başlarına yapamazlar.
Günümüzde bu nedenle profesyonel kongre organizatörleri belirli bir amaç için bir araya gelmiş ve büyük oranda gönüllü çalışan bu örgütlere hedefledikleri faaliyetlerde önemli bir entellektüel değer katmak mecburiyetindedir.
Dinamik bir durumdan, etkinlik (energeia) haline geçmeye çalışan ve katılımcıları ile öğrenilmiş yada keşfedilmiş bilgi paylaşmayı hedefleyen bu faaliyetler tek başına turizm olarak değerlendirilemez. Bir turizm faaliyeti olarak algılamak ve düşünmek ise amacın anlaşılmadığının özetidir.
Kongre endüstirisinin, sadece turistik faaliyetlere indirgenmemesi gerekmektedir. Bununla birlikte turizmsel etkinlikler kongre ve toplantıların vazgeçilmesi ve önemli bir süreklilik sebebidir. Ama sadece bu konuya odaklanmak bu endüstrinin bir şehir yada ülkede sürekliliğine bir katkı sağlamaz.

Kısaca zaten görmek için gittiğiniz, sevdiklerinizle birlikte keyifli vakit geçirdiğiniz bir şehir ikinci bir defa yine bu nedenle ziyaret edilecektir. Bu nedenle kongre turizminde sayıca ilk sıralarda yer alan şehirler ağırlıklı olarak şehir hayatının anlamlı olduğu, enteklektüel sermayenin yüksek olduğu destinasyonlardır.
Gelişen dünyada bu destinasyonların bu sermayeye yatırım yapan şehirlere kaymaktadır.  Profesyonel kongre organizatörleri olarak bizlerin, "kongre turizminde" önemli bir oyunucu olmak isteyen şehir ve ülkelerin dikkat etmesi gereken en önemli konu bu nedenle entekletüel sermayedir.

PCO olmak Doğu/Batı


Profesyonel Kongre Organizatörleri olarak bizler, Türkiye’de kendimizi son yıllarda daha net tarif etme çabasındayız. Vermiş olduğumuz hizmetleri tarif ederken son iki yüzyıldır batıda büyük gelişme göstermiş “PCO” ları anlamak ve bu kavramın ortaya çıkışını anlamak gerekir. Amerika ve Avrupa ülkeleri bilimsel, politik ve ekonomik gelişimini son 2 Yüzyılda dünyada diğer ülkelere göre daha hızlı gerçekleştirdi. Bu gelişim kongre ve sempozyum gibi ortak fikrin ortaya çıktığı toplanma ritüellerinin gelişimini ivme kazandırdı. 2 büyük dünya savaşı sırasında ve sonrasında ortaya çıkan yenilikler kongre ve sempozyumların Avrupa ve Kuzey Amerika’da yapılmasını ve bu ülkelerin kongre merkezleri olmasını sağladı. Ortak dil, mimari tecrübe, güçlü ekonomi ve teknolojik üstünlükle dinamik bir sektör doğdu.

Özellikle, bilim adamlarının yeni çalışmaları, buluşları; Dünya Savaşları sonrası politik oyuncuların değişimi Dünya çapında önemli kongrelerin bu ülkelerin merkezlerinde yapılmasını sağladı. Bu fırsat ve ihtiyaç bu ülkelerde kongre organizasyonlarının profesyonelce yapılması ve doğal olarak profesyonelleşmesini sağladı.

Geleneksel toplumlar bu gelişmeler sırasında büyük merkezlerde yapılan kongreleri, bu merkezlerde takip etmeye başladılar. Öğrenilen yenilikleri, gelişmeleri kendi ülkelerinde uygulamaya ve diğer meslektaşları ile paylaşmaya başladılar. Ulusal Kongreler, nedenleri çok farklı olmakla birlikte ortaya çıkmaya ve gelişmeye başladı. Özellikle son 20 yıl içerisinde kolay satın alınabilen teknoloji ve hızla ulaşılan bilgi ile ulusal ve daha lokal toplantılar en azından kullanılan teknoloji ve sistem yönünden diğer Batı ülkelerinde yapılan kongrelerden farklı olmayan bir yapıya kavuştu.

Sadece teknoloji, çok büyük organizasyonlar için önemli ama tek başına yeterli değil. Tecrübe ve toplanma ritüelleri açısından 20 yıl ile 200 yılı karşılaştırmak ise çok adil değil. Birçok Avrupa ve ABD şehri bu büyük kongre ekonomisine uygun şehir planları oluşturdu. Büyük kongre merkezlerini şehirlerin dışında ama diğer yaşam alanlarına ulaşabilir bölümler olarak planladı, inşaa etti ve pazarladı.

İnsan faktörü, Profesyonel Kongre Organizyon hizmetlerinde en önemli faktör. Ülkemizde hizmet sektörü odaklı insan faktörü ve Dünya üzerinde ki lokasyonu ile bu sektöre çok hızlı bir giriş yaptı. Önemli ve dikkate değer bir hızla var olan batılı tecrübeyi kendi yetkinliklerine adapte etti. İstanbul aynı Batılı şehirlerde yapılan toplantılara çok önemli bir alternatif olarak Dünya şehirleri arasında yerini aldı.
Ulusal PCO lar olarak biz geçmişi 8500 yıl öncesine dayanan ritüelleri birleştirebilir ve farklı, yeni bir anlayışı Dünya kongre organizatörlerine kazandırabilir ve sahip olduğumuz jeopolitik avantajları daha vazgeçilmez bir hale getirebilecek miyiz?

10 Ağustos 2012 Cuma

STK (dernek/vakıf)lar için 7 önemli konu

Gönüllü olmak; devam eden hayatımızda bir şeyleri biraz daha değiştirebilmek için bir araya gelmek. Aynı düşüncede olan diğer bireylerle aynı havayı solumak sivil toplum örgütlerinin oluşma nedenidir.

Vikipedi; Sivil toplum kuruluşu, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluş olarak açıklıyor. Vakıf ve dernekler herkese yardım etmek amacı ile kurulmuş yasal topluluklardır.

Bu toplukların amaçlarına hizmet edebilmeleri için 7 önemli nokta bulunmaktadır
  1. Gönüllü toplulukların kuruluş amaçları kesinlikle kar elde etmek olmasa da etkin oldukları topluluklar içerisinde çok önemli finansal alt yapıya sahip olmaları gerekir. Tüm gelirler iyi değerlendirilmeli ve giderlerin amaca uygun olarak nedenleri çok iyi arşivlenmelidir.
  2. Bu toplulukları güçlü yapan üyeleridir. Üye ilişkileri profesyonelce yürütülmel, iletişim araçları ile etkinlikler, topluluğu ilgilendiren tüm gelişmeler üyelere doğru ve hızlı şekilde iletilmeli, üyelerin bu iletişim araçlarına katkıları sağlanmalı ve interaktif şeffaf bir yapı oluşturulmalıdır.
  3. Hukuk alt yapısı doğru kurulmalı ve yasal bir topluluk olmanın bilinci içerisinde aynı duyarlılığı nedenleri ile üyeleri ile paylaşmalıdır.
  4. İletişim bir sivil toplum kuruluşunun en önem vermesi gereken görevidir. Sadece üyeler ile değil, tüm paydaşlarla bilginin, gelişmelerin doğru ve hızla paylaşılması gerekecektir.
  5. Gerçekleşmiş tüm faaliyetlere ait alınan tüm yolun bir arşivinin olması ve bu arşivin sürekli canlı tutulması değişen gönüllü yönetimler için en büyük ihtiyaçtır. Bir sonraki yönetime bırakılacak en büyük miras budur.
  6. Amaçlar için yürütülen faaliyetler orta ve uzun vadeli stratejik planlama gerektirir. Belirli periodlarda iş ve iletişim planları oluşturulmalıdır. Bu planların realizasyon ları raporlarla desteklenmelidir.
  7. Profesyoneller. Gönüllüler kendi profesyonel mesleklerinde ve yaşantılarında ne kadar önemli yetkinliklere sahip olsa da, yukarıda özetlenmiş faaliyetlerin profesyonelce takibini yapacak profesyoneller ile çalışmalıdır. Bu profesyonellik kar amacı gütmeyen STK ların maliyetleri nedeni ile pahalı gelmektedir. Bu nedenle süreli anlaşmalar ile bu hizmetlerin tümünü alabilecekleri dernek ve vakıf danışmanlık ve iletişim büroları ile çalışmalıdır.

Değerlerimiz

DEĞERLERİMİZ

Ea Organizasyon olarak toplantı ve kongre sektörüne hizmet verdiğimiz 10. yılımızdayız. Sektörümüzün algısının değiştiği bir dönem yaşıyor olmamıza rağmen kuruluşumuzun var olan değerleri ile yolumuza daha da güçlenerek devam ediyoruz.

Sürekliğimizi ortaya çıkaran bazı değerlerimiz var. Bu değerler 10 yıllık süre içerisinde yavaş yavaş oluştu. Artık bu değerlerimizi tarif edebilir hale geldik.

Aciliyet kavramı;  Bizler çalıştığımız her projede her toplantıda, misafirlerimizin, katılımcılarımızın ihtiyaçlarına acil olarak çözüm yaratmamız gerektiğini biliyoruz.

Gelen herhangi bir yazışmaya cevap süremiz maksimum 24 saattir. Mobil ve gelişmiş iletişim teknolojilerini güncel hallerini kullanabiliyoruz. Bu nedenle mutlaka taleplere bir cevap veriyoruz. 

Çözüm odaklı bir yaklaşıma sahip olmak tüm Ea ekibinin en önemli özelliğidir. Biz çözülemeyecek bir sorun olmadığına inanırız. Bu nedenle konuya bulmamız gereken çözümleri arayan bir bakış açısı ile yaklaşırız. Problemi doğru tarif etmek, o probleme uygun gerçekleştirilebilir çözümler bulmak ve çözümleri sunmak Ea ekibinin ana görevidir.

Yüksek planlama kabiliyeti Toplantının yada etkinliğin yapılacağı sürecin çıkarılması, bu sürecin bir akış planına yerleştirilmesi ve takvime uygun aksiyonların alınması en önemli konudur.

Geri bildirim vermek, raporlamak talepleri doğru tasniflemek ve doğru anlaşıldığını anlatmak için en önemli alışkanlığımız. Projelerimizde bizimle çalışan stratejik iş ortaklarımızın, etkinlik sahiplerinin, toplantı planlayıcılarının, organizasyon komitelerinin ihtiyaçlarını doğru algılamaya çok büyük önem veriyoruz. Bu önemi aldığımız her talep için geri bildirim vererek gösteriyoruz.

Ekip çalışmasına çok büyük önem veriyoruz. Proje amaçlarına uygun hareket eden çok önemli bir topluluk oluyoruz. Doğru iş paylaşımı ve görevlerin takibi tüm çalışanlarımızın en önem verdiği konuların başında gelir.

Bireysellik. Her bireyin o projenin kahramanı olduğunu düşünürüz. Her organizasyonu bir bireyin yaptığına inanırız. Bireysel başarının o toplantının her şeyini değiştirebilecek güç olduğunu kabul ederiz.

Başarı odaklı bir ekip ile çalışıyoruz. Bu ekip verilen görev ya da işin bitmesini, tamamlanmasını sağlar. Bu sonuç için zaman sınırlaması yapmaz. Uygun belirlenen zamanda o görevin tamamlanmasıdır önemli olan. Akşam, hafta sonu, seyahat yada bir başka operasyon başarıyı değiştirmez. Başarı tek sonuçtur.
Araştırma yapıyoruz, geliştiriyoruz, değiştiriyoruz. Biz "Ea" yız

9 Ağustos 2012 Perşembe

Tehdit


Sosyal bir varlık olarak insan muhtemelen varlığından beri, farklı nedenlerle bir araya gelme ihtiyacı duydu ve yıllarca toplandı, toplantılar yaptı.
Günümüzde de, farklı nedenlerle bir araya geliyoruz. Doğum günü, cenaze, protesto, askeri içtimalar, spor müsabakaları, düğünler, dini seremoniler, kongreler, eğitim toplantıları, etkinlikler, olimpiyatlar vs.

Toplumlar kendi içlerinde ya da toplumlararası gerçekleştirdikleri bu toplanma faaliyetlerine farklı isimler veriyor olabilir. Bununla birlikte tüm bu toplanma faaliyetleri esasında benzer özelliklere sahiptir. Toplanma sürecinde toplanan örgütlerin ve toplumların karakterleri, kendi ritüellerini oluşturur.
Globalleşen ve tüm değerlerin paylaşılabildiği bir dönemde yaşıyoruz. Özellikle sosyal medya paylaşımları, tüm toplanma ritüellerinin ve toplumların birçok değerinin benzer özelliklere sahip olmasına başlamasına ve doğal olarak da toplanma şekillerimizin benzer özelliklere sahip olmasını sağlıyor.

Doğum günlerimizde toplumun yeni üyeleri, dünyada egemen kültürün sahip olduğu kavramları, şarkıları kullanarak paylaşım gerçekleştiriyor. Seyahat etmenin kolaylığı, iletişimin ve paylaşımın hızlılığı ve çeşitliliği (you tube) bu benzerlikleri kopyalanarak artmasını sağlıyor. Ama tek bir kültür, tek bir gelenek doğru mu?

Yine de düğünler yapılıyor, kongreler, eğitim toplantıları yapılıyor. Fakat sosyal medyanın toplanmanın yerine geçiyor olması insanlığın varlığından beri alışık olduğu ve geliştirdiği toplanma ihtiyacını tehdit ediyor olabilir.
Y kuşağı sosyal medyanın yarattığı pozitif ve negatif gelişmeleri en belirgin yaşayan kuşak. Bilgiye ulaşmak kolay ama bilginin algılama ve değerlendirilme süresindeki kısalma kuşağın bir konuda derinleşmesinin ve fikir üretiminin önüne geçiyor. Bu nedenle y kuşağı konulara(birçok konuya) sadece yüzeysel yaklaşabiliyor. Bilgi bombardımanı içerinde doğru ve anlamlı bilgi ile daha etkin vakit geçirmekte zorlanıyor.

Toplumun yeni gelişmeleri takip etme mecburiyeti bazı yeniliklerin doğru yada yanlış etkilerini düşünmeden kullanılması anlamına geliyor.
Acaba, insanın en önemli ihtiyacı olan sosyal ortamlarımız, sosyal medyanın iletişim görevin dışında insanların sosyal medya olduğu için bir araya gelme zahmetine katlanmamaları nedeniyle tamamen ortadan kalkacak mı?

Bu duruma alışan ve oturduğu yerden sosyalleşen insanlar yüzyıllık insanlık miraslarına karşı gelerek hiç bilmediğimiz toplumsal problemlere mi sebep olacaklar. Bunu bilmiyoruz.
Batman katili. Yakalandığında "Ben Jokerim" dedi.
Biranda canavarlaşan ve kendilerine tehdit oluşturmayan (gerçek hayatta) ve tanımadığı insanları, sinemalarda, gençlik kamplarında yok etmeye çalışmaları bu problemlerin başlangıcı olabilir mi? Bunu göreceğiz…

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Online toplantılar ne kadar etkili?

Online toplantıların ya da “hibrid” toplantıların en avantajlı tarafı seyahat masraflarını en aza indirmesi ve bu nedenle ortaya çıkan zaman kaybını ortadan kaldırması. Direkt olarak doğru ve tartışma götürmez gibi görünen bu yaklaşımın derinlemesine düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü, insanların toplanma ve etkinlik ihtiyaçları çok basit nedenlere dayalı değil.

Toplantı yapılacak yere gerçekleştirilen seyahat sadece bir araç mı? Seyahatlerinde insana kazandırdığı bir şeyler olamaz mı? 
Acaba, daha çok kişiye ulaşabilmek için daha düşük bütçeli toplantılar planlayarak hedeflediğimiz sonuca daha kolay ulaşabilecekmiyizi? Emin değilim.

Amaç toplantıya katılanlara bir değer yaratmak ise bunu online yapabilmek mümkün olmayabilir. Dinleyicilerin etkisi ve tepkisinden sıkıntı duymayan birçok toplantı (düşük maliyetli?) büyük bir trafik yaratabilir ve dinleyicinin hangisini takip edeceği konusunda bile aklı karışabilir.

Sadece konu maliyet değil.Fikrinizi ya da ürününüzü anlatmak istediğiniz insanın bu amacınıza ne kadar hazır olduğunu biliyor musunuz? Katılımcının mecburen buna hazır olduğu ve sonucunda bir başarı, kazanç elde edeceği, hedefi olan toplanmaları bu konunun dışında tutuyorum. Örneğin üniversite sınavları online olacak denirse, sınavlara bu gerçeği kabul ederek herkes katılır ve online sınavlarda yetenekli olanlar başarılı olur. Sonunda çok güzel oldu; kâğıt masrafı, yol gibi bir çok maliyeti en aza indirdik diye düşünebilirsiniz. Haklısınız, çünkü katılımcılar bu sınava girmeye hoşlanmasalarda mecburlar. Ama bir faaliyete katılmak için mecbur değilseniz, sizi yönetim zoraki bu faaliyeti izlemeye mecbur bırakmıyorsa bu yöntem tercih edilelebilir mi?

Marketing Türkiye dergisinin 15 Haziran 2012 tarihli sayısında Elif Arman tarafından hazırlanan bir yazı yayınlandı "Markalar geçliğin kimyasını çözebilir mi?". Yazıda "Gençlerin kalbine giden yol etkinliklerden geçiyor" deniyor. Liseli gençlerinin %45'i etkinlikte gördüğüm markayı etkinlik sonrası kendime daha yakın hissettiklerini belirtmişler. Bu oranı çok anlamlı. Bir müzik etkinliğine katılan bir gencin kendisi ile aynı duyguları paylaşan diğer gençler ile keyifli bir etkinlikte bir marka ile buluşması o markayı benimsemesi için çok değerli. O etkinlik bir mecburiyet olmaktan çıkıyor ve bir paylaşım haline geliyor.

Aynı yazıda özellikle büyük şehirlerde düzenlenen etkinlikler başta üniversite öğrencileri olmak üzere her yaştan gencin buluşma noktası olduğuna yazıyordu. Elif Arman a göre bu tür etkinlikler aynı zamanda sosyalleşme olanağı ve bu nedenle öğrenciler bütçe ayırmaktan çekinmiyor. İstanbul da bir etkinliğe katılmak, Avrupa da bir şehre gitmekten daha zor.

Seyahat etmek bir kültürdür. Kişisel olarak benim vazgeçilmezim. Seyahat edememek ne demek bunu düşünemiyorum. Artık seyahat etmenize gerek kalmadı, evinizden online heryeri görebilirsiniz, daha önce çekilmiş fotoğrafları paylaşabilirsiniz denebilir. Artık toplanmanıza gerek yok. Ama, aynı duyguları hissedebilirsiniz diyebilirmi insanoğlu emin değilim. Seyahat etmek için çok nedenimiz var. Bu nedenlerden herhangi biri nedeniyle sizinle seyahat eden marka ile kendinizi özdeşleştirebiliyorsunuz. Belli bu nedenle insanların çok seyahat ettiği ve etkilendiği yerde farklı markalarla karşılaşabiliyorsunuz..  Sabah 06:30 da Ihlara vadisinde karşılaştığını bu markanın sizde yarattığı bütünleşme ölçülemez.

İnsanın kendini en verimli hissettiği zamandır seyahat etmek. İnsanın sehayatlerde kendisini, çevresini, arkadaşını ve yaşama nedenini ve yüceliği daha iyi tanıdığına inanıyorumr. Alışkanlıklarından uzaklaşır, merak eder, cevaplar ararsınız. Seyahat süresince kendi alanını, kendi toplumunu bırakır ve kendisine bir başka alan yaratır, bir yeni topluma üye olursunuz. Toplanma nedeniniz bir kavramı yada bir ürünü bir kitleye aktarmak ise katılımcıların buna hazır olması gerekiyor.
Tezer Özlü, Türk edebiyatına kısa sürede çok büyük izler bıraktı. Varolmak ile ilgili cevaplarını ararken , Svevo'nun, Pavese'nin ve Kafka'nın şehirlerinde buldu kendini. Ne zaman tren konu olsa, Tezer Özlü gelir aklıma. Rayların sonsuzluğunda onun sorduğu soruları düşünürken bulurum. Seyahat etmek önemli bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç ile toplanma ihtiyaçı bir markanın kendini en iyi anlatabileceği alandır.

Toplanma ve seyahat zamanlarımızı azaltarak ne yapmaya çalışıyoruz? Evde daha fazla vakit geçirebiliceğiz yada belki de arkadaşlarımızla hep birlikte birşeyler yapmak için daha önce gitmediğimiz yeni mekana gider ve sohbet ederiz. Yada evde skype den konuşuruz?

21 Haziran 2012 Perşembe

Sosyal (medya) varlık

Hepimizin hatıralarında okul hayatına ait birçok klişe olmuş cümle bulunur. Bu klişeler söylenildiğinde anlamından daha çok bize o döneme ait anıları hatırlatır. İşte, size bunlardan biri "insan sosyal bir varlıktır" - Aristoteles

Sosyal medya, facebook bize bu sosyalliğin ne kadarını verebiliyor. Acaba, artık yeni klişelere mi ihtiyaç duyuyoruz?
 "İnsan bazen sosyal bir varlıktır" yada "İnsan sosyal medya bir varlıktır"

Sosyal medya mı insanları bir araya getirecek yoksa insan sosyal medyayı kullanarak mı bir araya gelecek.

Alain De Botton günümüzün güncel yazar ve Tv yapımcılarından, "din eğitimi için toplanma riüeli en eski toplanma nedenidir ve en önemli ihtiyaçtır" diye özetliyor ve din eğitimlerinde genel yaklaşımın insanların öğrendiklerini çabuk unutmaları gerçeği üzerine kurulu olduğuna inanıyor. İnsanların unutmamaları ve gerçek anlamda öğrenebilmeleri için ritüellere ihtiyacı var.

Yunan sofistler başarılı bir eğitimin iki kavrama seslenmesi gerektiğini düşündüler. Akla (logos) ve duyguya (pathos) hitap etmeli eğitmen. Sosyal medya, online eğitim sistemleri iletmek istediğimiz mesajları ulaşmak istediğimiz kitleye bu bütünlükte ulaştırabiliyor mu? İnsanlar eğitim sırasında sadece dinlemediler, tüm duygularını kullandılar asırlarca. Farklı şeyler yaptılar öğrenirken. Zen Budizminde çay içme seansları yaptılar, meditasyon ve yürüyüş gibi etkinliklerle birleşti iletişim metotları. Budizmde çay içme töreninin amacı yeni bir felsefe öğretmek değil ama var olan felsefeyi ince güzellikler içeren bir etkinlikle canlı kılmaktır. Etkinlik kavramı aslında temellerini çok eski yıllar öncesinden alır. Etkinlik; ince güzellikler ile öğretiyi canlı kılmaktır.

Günümüzde bilgiye ulaşmak çok hızlı. Doğru bilgi ise google da ilk 10 arama arasında çünkü kimsenin ikinci ona bakmak için zamanı yok. Şansıma güveniyorum butonu ile yada her zaman olduğu gibi ilk 5 aramadan biri ile bir bilgiye ulaşabilirsiniz. Çıkan sayfa yoğunlaşmanızı sağlayabiliyor mu?  Kocaman bir hayır. YOĞUNLAŞMA BECERİMİZİ KAYBEDİYORUZ. Derinleşemiyoruz. Bu hızlı bilgi bonbardımanı yoğunlaşma becerimizi elimizden alıyor. Yoğunlaşamadan öğrenebilecekmiyiz, geliştirebilecekmiyiz. araştırabilecekmiyiz?

Botton un, en güncel felsefecimizin bir cümlesinden alıntı yapmak istiyorum. Beni çok düşündürdü. 
"Uygarlığımız, en önemli başarılarımızın temelinde bulunan derin ve yoğun düşünce eylemi, günümüzde  eşi benzeri görülmemiş bir saldırı ile karşı karşıya. Bilgisayar ve televizyon ekranlarına bakarak hayattan kaçıyoruz"

Belki bu  kadar derinleşmeden sonra ilgi çekebilir. Fenerbahçe-Galatasaray maçını canlı izleyen taraftar neden o maçı seyredebilmek için o kadar zahmeti yaşıyor. Bize bunun alternatifini televizyon yada facebook neden hala veremedi? Bir antrenörün devre arasında futbolcularına motivasyon konuşmasını online yapabildiği ve başardığı zaman bunu anlayacağız. Yada galip gelen takım oyuncularını omuzlara almak yerine "like" ettiğimizde.

20 Haziran 2012 Çarşamba

Yüz yüze
TeaMPI


MPI Turkey Club eğitim ve iletişim etkinlikleri TeaMPI teması ile 12 Haziran 2012 de başladı.
Amacı, hızla gelişen  teknoloji ortamında biraz olsun nefes alabilmek ve bilgi bombardımanına bir dur diyebilmek. Üyelerin birbirlerini daha yakından tanımaları ve merak ettikleri tüm konular hakkında hızla bilgi sahibi olabilmeleri için bir ortam yaratılmak istendi.
Temanın ana felsefesi kültürümüzde önemli bir etkinlik olan çay ve çay içme ritüelinde bir araya gelmek. Doğu kültüründe rahatlama ve dialog için çay içilerek yapılan toplantılar artık bir gelenek. Budizmde çay içme törenlerinde aynı düşünceyi paylaşanlar bir araya gelerek düşünsel bir yolculuğa çıkıyorlar. Anadolu da çay sohbet ve iletişim gerektiren tüm etkinliklerin vazgeçilmezi. Batı kültürü kahve yerine insanı rahatladan dinlendiren çay alternatiflerini bir süredir keşfediyor ve geliştiriyor.

Ana konumuz "Yüz Yüze" üyelerin direkt iletişim kurabilmeleri, yüz yüze düşüncelerini paylaşabilmeleri için ortaya çıktı. İstanbul  12 Haziran tarihinde çok sıcakdı. Fakat, Erol Taşın kahvesi püfür püfür esiyordu, yılların doğal gelişen sadeliği ve doğallığıyla hızla tüm katılımcıları birbiri ile iletişime soktu.

Konuşulan konulara anılar, eski zamanlara ait ritüeller eklendi. Konuşulan konuların paralelinde bir çok katılımcı eski zamanlara küçük yolculuklar yaptı. Erol Taş ın aklımızda ki resmi, o babacan bakışları güzel nostaljiler yaşattı. Gelecek MPI Turkey Club Başkanımız İbrahim beyin, babasına ait hatıraları anlattığı bir anda, elini havada daireler çizerek "eskiden babam bu hareketi çay istediğinde yapardı" derken o anda hepimize doğal bir refleksle çay getirilmiş olması bazı ritüellerin hiç değişmediğini anlattı bize.

Erol Taşın kahvesi TeaMPI toplantı katılımcıları dışında da herkese açıktı. Grubumuz dışında birçok  kişi, Erol Taş ın kahvesine dinlenmek, birbirleri ile sohbet etmek için gelmişlerdi.  Dikkatimi çeken en önemli konu TeaMPI katılımcılar dahil  kimsenin elinin "Iphone" nuna yada "Ipad" ine gitmemiş olmasıydı.

Konuştuk, dinledik bir birimizi. Hepimiz, yüz yüze idik ve konuşulan tüm konularda derinleşebildik.
Düşünmeye fırsat bulduk öneriler getirdik ve demli ince belli bardakta çaylarımızı yudumladık. Konular doğal ve etkili bir şekilde gelişti. Aslında konumuz yüz yüze olmasına rağmen binlerce yıldır insanlığın yüz yüze iletişimle kurduğu medeniyetlerin sebepleri üzerinde konuşamadan yüz yüze iletişime kaptırdık kendimizi. Galiba çok özlemişiz..

Bir sonraki mekanımız büyük ihtimalle bir medrese bahçesi, bir kasır ya da bir balıkçı barınağı olabilir. Otopark, trafik sizi şimdiden çok endişe içine soktu muhtemelen. Belki teknoloji bazen araç olmaktan çıkıyor olabilir ne dersiniz??